Türkiye değişik iklim koşullarına sahip olması ve generatif çoğaltma alışkanlığı nedeniyle büyük bir ceviz gen kaynağına sahiptir. Soğuklara dayanıklı ceviz genotiplerinin Kuzeydoğu-Doğu Anadolu Bölgelerinin kışları çok soğuk geçen yerlerinde, hastalıklara dayanıklı genotiplerin Karadeniz Bölgesinin bol yağış alan kısımlarında kuraklığa dayanıklı genotiplerin Güneydoğu Anadolu Bölgesinin arid iklime sahip olan yerlerinde düşük soğuklama gereksinimine sahip olan genotiplerin de Akdeniz Bölgesinin kıyı şeridinde bulunması olasıdır.
Ayrıca, her bir ekolojideki ceviz populasyonu tohumla çoğaltma nedeniyle meyve iriliği, kabuk kalınlığı, verim, çiçeklenme tarihleri gibi çeşitli özellikler bakımından büyük varyasyon göstermektedir. Bu genetik zenginlikten yararlanmak amacıyla, 1970’li yıllarda başlatılan ceviz seleksiyon çalışmaları sonucu Yalova serisi, Bilecik ve Şebin gibi ceviz çeşitleri ortaya çıkarılmıştır. Bu başarı, ülkemizin değişik bölgelerindeki tarımsal araştırma kuruluşları ile üniversitelerin doğal populasyondan seleksiyon yoluyla ceviz çeşitleri geliştirme çalışmalarını başlatmalarına yol açmıştır. Böylece, ceviz Türkiye’de üzerinde en çok seleksiyon çalışması yapılan bir meyve türü haline gelmiştir. Seleksiyon çalışmaları sırasında yüz binlerce tohumdan yetişmiş (çöğür) ceviz ağacı yakından incelenmiş ve iyi özelliklere sahip olan tipler belirlenmiştir. 1980’li yıllardan itibaren kaliteli cevizlerden aşılı fidana olan büyük talep kamu ve özel fidanlıkları ceviz tip ve çeşitlerini hızlı bir şekilde çoğaltmaya yöneltmiştir. Ancak, aşılı fidanlarla değişik ekolojilerde kurulmuş olan bahçelerde verim düşüklüğü başta olmak üzere çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunun en önemli nedeni, ülkemizdeki ceviz çeşitlerinin değişik ekolojik koşullara adaptasyon yeteneklerinin tam anlamıyla araştırılmamış olmasıdır.
Bitkilerin adaptasyon yetenekleri yapraklarında gerçekleşen transpirasyon ve fotosentez ile yakından ilişkilidir. Stoma adı verilen küçük gözenekler yaprak ile atmosfer arasında CO2,O2 ve su buharı alışverişini sağlayarak transpirasyon ve fotosentezi yönlendirmektedirler.
Özellikle, su stresi stoma açıklarının azalmasına ya da tamamen kapanmasına yol açarak gaz alışverişini sınırlamaktadır. Ayrıca, birim yaprak alanındaki stoma sayısı gaz alışverişinde etkilidir.
Stomalar türlere göre yaprağın her iki yüzeyinde (amfistomatik), sadece alt yüzeyinde (hipostomatik) ya da üst yüzeyinde (epistomatik) bulunabilir ve bir mm2
yaprak alanındaki stoma sayısı (stoma yoğunluğu) tür ve çeşitlere göre değişebilir. Bazı önceki araştırmalar, stoma yoğunluğunun kuraklığa dayanım net fotosentez üretimi ve vegetatif gelişme gibi çeşitli özelliklerle ilişkili olduğunu göstermiştir.
Bitkilerin stoma büyüklüğü ve yoğunluklarını üzerine ekolojik faktörler de etkilidir. Denizden olan yüksekliğin begonya birim yaprak alanındaki stoma sayısının değişmesine yol açtığı, farklı ekolojilere ait ceviz çöğürlerinin karşılaştığı nem ya da öteki çevresel streslerin birim alandaki stoma sayısının artmasına neden olduğu bildirilmiştir. ABD’de kara cevizlerin (Juglans nigra) tohumdan yetişen ağaçlarında stoma iriliklerinin kuzey - güney enlem derecesine göre değiştiği ve stomaların Teksas kökenli cevizlerde küçük olmasına karşın, Kuzey Illinois ve Michigan’daki cevizlerde daha büyük olduğu saptanmıştır.
Günümüze bakıldığında ceviz çeşitleri açısından gerekli araştırmalar yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir. Bölgelere ve arazi yapılarına göre uygun çeşitler belirlenmiştir. Bu çeşitler yerli ve yabancı ceviz fidanı çeşitleri olmakla beraber son yıllarda yabancı ceviz türlerine olan ilginin arttığı görülmektedir.